Quell is other people

Zafer Akşit

09.12.2022-29.01.2023

QUELL IS OTHER PEOPLE, Nietzsche’nin “ebedi dönüş” fikrini ortaya atarken cümle arasında kullandığı ‘Einsamste Einsamkeit’ (en yalnız yalnızlık) ikilemesinin farklı yoruma açık doğası etrafında şekilleniyor. Einsamkeit kelimesi hem yalnızlık (loneliness) hem de tek başınalık (solitude) olarak çevrilebilir. Bu sözcükler birbiri yerine kullanılabilecek iki kelime olarak görünse de bu iki benzer sözcük arasındaki nüans büyük bir anlam farklılığı yaratır. Bu anlam farklılığı üzerine kurgulanan eserler disiplinler arası pratikler ile deneysel bir yaklaşım içinde yerleştirme, video ve seyirci etkileşimi ile izleyicinin eserleri interaktif biçimde deneyimleyebileceği ironik bir oyun alanı yaratıyor.

 
Yapıtlar kendilerini tek başınalığın çekiciliği ve yalnızlığın yıpratıcılığı, birlikteliğin telkini ve bir aradalığın kaçınılmazlığı arasında geçişkenlik içinde konumlandırıyor. Kaybın reddedilişinin olanaksızlığını çaresizce tersine çevirme çabasına, insanın kendisi ile olan ilişkisinin dahi ‘öteki’den soyutlanmasının imkânsızlığına, eylemlerimizin bazen nafileliği, bazen boşunalığı ve bazen de fark etmediğimiz sonuçlarına dair, teklik, ikilik, çiftlik ve çokluğun birbiri içine girdiği bir oyun alanına davet ediyor.


***
Entelektüel olarak zorlu kavramları minimal ama çekici bir estetikle dengelemek konusunda yetkin bir sanatçı olan Zafer Akşit’in, disiplinler arası yapıtları, objelerden enstalasyona, videodan performansa uzanan çeşitli disiplinleri kullanmasıyla karakterize edilebilir. Yapıtlarında hazır nesnelerin manipülasyonları ile bu nesnelerle var olmak için üretilen objelerin birlikteliği, kelime algımızı eleştirel ama çoğu zaman ironik bir şekilde sorgulayan bir bütünlük oluşturur. Akşit, bu anlamda gerçeği nasıl algıladığımızı, doğru ve doğru olduğunu düşündüğümüz varsayımlardan nasıl bilgi ürettiğimizi inceler.

Benliğin Tahterevallisi, bireyin kendisi ile tek başına yüzleşmesinin mümkün olup olmadığını sorguluyor. Yalnızca toplumsal iş birliği içinde, yalnızca karşılıklı bir ilişki içinde ve yalnızca başka bir insanla uyum içinde, kişinin aynada bir an için de olsa gerçeklik denilen kendi yansımasıyla yüzleşebileceğinin altını çiziyor. Ancak belli bir süre, belli bir mekân ve belli bir durumda geçerli olabilecek gerçekliğin en azından küçük bir kısmını algılamanın bir nebze olsun rahatlığını sağlayabilecek fragmanlara bile tek başına asla ulaşılamaz oluşunu, dolayısıyla, benliğin farkına varmanın koşulunun da sosyal iş birliğine eşit katılım gereksiniminin bir ifade ediyor.


Daha da Mükemmel Aşıklar, Félix González-Torres’in 1991 tarihli ikonik eseri “İsimsiz” (Mükemmel Aşıklar)’a gönderme yapıyor. Ancak Daha da Mükemmel Aşıklar saatler arasında bir senkronizasyon bozulmasına izin vermiyor. Böylece zoraki bir uyum hissi yaratmaya ve hatta romantik veya başka her türlü ilişkinin doğal sonunu inkâr etmeye çalışıyor. Tıpkı Joseph Kosuth’un Bir ve Üç Serisi’ndeki anlambilim oyununda olduğu gibi Akşit’in çalışması, birincil ve ikincil gerçekliği birleştirerek, gerçek eşzamanlılığın ancak sanal olarak sağlanabileceğini ortaya koyuyor. Buradaki objeyi iki farklı gerçek saat olarak değil, tek bir gerçek öğe ve bunun medyaya yansıması olarak karşımıza çıkararak, mükemmelliğin ancak tekillikten kaynaklanabileceğinin altını çiziyor. Akşit’in işi narsist bir aşk anlayışına da gönderme yapıyor, bireyin mükemmel partneri ancak kendi benliğinin yansımasında, idealize edilmiş bir kişiliğin sahte bir temsilinde bulduğunu ima ediyor. Bu anlamda Zafer Akşit, yansımasına âşık olan çocuk, Narkissos antik mitine de çağdaş bir yorum getiriyor.


Biri ya da Diğeri, insan eyleminin öngörülemezliğini, bu eylemlerin sonuçlarına dair farkındalığımızın yetersizliğini ve bireysel eylemlerin asla izole kalmadığını ortaya koyuyor. Ortak bilinç yoluyla birbirimize bağlı olduğumuz gerçeğini, çoklu insan ağlarında, karmaşık kolektivizmde ve küresel birliktelikte iç içe geçmiş sosyal varlıklar, “homo socialis” olduğumuzu vurguluyor. Bununla birlikte bizlere ancak minimum bir gerçeklik sunabilen duyusal, fiziksel, psikolojik algımızın sınırlılığını ortaya koyuyor.

 
Demokles’in Betonu, yine algıyla oynayarak medya-gerçekliğimizin temsil ettiği hakikat kavramını ironik bir şekilde sorguluyor ve kitlesel ve sosyal medyanın hayatın ağır yüklerini, insan varoluşumuzun yüklerini kaldırmasının mümkün olup olmadığını eleştirel bir şekilde sorguluyor. Dünya üzerinde hiçbir koruyucu, iyileştirici etkisi olmayan ekran gerçekliğinin kusurlarını ve yalan vaatlerini gözler önüne seriyor.

QUELL IS OTHER PEOPLE sergisinde Zafer Akşit, medya gerçekliğine yönelik eleştiriyi sınırlı algımızın parçalı durumuna dair farkındalık yaratma çağrısıyla birleştiriyor. Serginin benzersiz niteliği, gerçeklik kurgularımıza dair bu eleştirel incelemeyi, insan iş birliği ve etkileşimi için bir çağrı ile birleştirme becerisine dayanıyor. Kişinin kendini bulma arayışının ancak sosyal birliktelik eylemleri ile var olabileceği savı ise QUELL IS OTHER PEOPLE’a sosyo-politik bir boyut kazandırıyor. Sergi, aynı zamanda bu zen-vari çelişkinin kendimizi keşfetmek ve herkes için daha hümanist bir toplum inşa etmek için kaçınılmaz ama aynı zamanda çözümsüz olmayan bir yolculuk olduğunu da gözler önüne seriyor.

-Marcus Graf

Zafer Akşit

Zafer Ali Akşit, 1988 yılında Ankara'da doğdu. Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar ve Endüstri Ürünleri Tasarımı lisans bölümlerini tamamladıktan sonra, California College of the Arts’da Güzel Sanatlar alanında yüksek lisans yaptı, 2020 yılında doktora çalışmasını tamamladı.

2010 yılında Hard Pore Corn adında, 2014 yılında CI 90 Minute Shows projesi dahilinde kişisel sergiler açtı. Türkiye, ABD, Almanya, Hollanda ve İtalya’da pek çok grup sergisine katıldı. 2022 yılının başından itibaren Yeditepe Üniversitesi, Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü’nde akademisyen olarak görev yapıyor.

Çalışmalarında çoğunlukla yerleştirme, video gibi disiplinleri kullanan sanatçı, seyirci etkileşiminin yoğun olduğu yapıtlar kurgular. Eserlerinde sosyal ve gündelik konuları oyunbaz ve ironik biçimde tartışmaya açarak izleyiciyi oyun alanına dahil eder ve seyircisini çapraz, kontrast dualitelere yönlendirir. Zafer Akşit, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.